
Eğer Roma imparatorluk döneminde, bugünkü İzmir'e yaklaşık 230 km uzaklıktaki Aydın Geyre'de, yani Aphrodisias'ta yaşayan birkaç bin ayrıcalıklı vatandaşından ya da birkaç yüz zengin aristokratından biri olsaydınız bir gününüz muhtemelen şöyle geçerdi:
BBC Türkçe'de yer alan habere göre, Tiyatroda meclis toplantılarına katılıp hamama gidebilir, kurban törenlerine katılabilir, stadyumda atletizm yarışmalarını izleyebilirdiniz.
Şehrin uzun mermer sütunlu geçitlerinde dolaşıp sohbet eder ve alışveriş yapar ya da taş bloklara graffito olarak çizilmiş oyun tablalarında oynayabilirdiniz. Bazı günler muhakkak Aphrodite Tapınağı'nda adaklar adardınız. Akşam muhtemelen evinizde özel gösterilere yer verilen bir yemek partisi düzenlerdiniz. Vatandaşların rahat yaşaması için gerekli tüm eşyaları üreterek ve satarak geçimini sağlayan heykeltıraşlar, marangozlar, inşaatçılar gibi zanaatkarlar gündüzleri çalışırdı.
Hizmetkar ya da köleyseniz, şüphesiz gününüz el işleriyle geçerdi. BBC Türkçe'ye konuşan Aydın'daki Afrodisias antik kenti Kazı Başkan Yardımcısı Dr. Serra Somersan, şehrin aktif zamanında günlük yaşamı böyle anlatıyor: "Günlük faaliyetleriniz, hangi sosyal sınıfa ait olduğunuza bağlı olarak büyük ölçüde değişirdi.”
Peki, bunları nereden biliyoruz?
2017'de UNESCO Dünya Mirası Listesi'ne kaydedilen Aphrodisias; özellikle olağanüstü derecede iyi korunmuş, üstün kaliteli, stil ve ikonografik çeşitliliği öne çıkan heykelleriyle ünlü. Çünkü Roma İmparatorluk Dönemi'nin ünlü heykeltıraşlarının yetiştiği atölyelerden birine ev sahipliği yapmıştı. Mermerlerin şehre yakın ocaklardan çıkarılıp atölyede işlenip sergilenmelerine kadarki süreç bugün bire bir takip edilebiliyor. Kent içerisinde ortaya çıkarılan çok sayıda onurlandırma heykeli ve kaidelerindeki yazıtların içeriğinin bize sosyal yaşam ve görünüm hakkında bilgi veriyor:
"Yazıtlar bize o dönemde yaşamış insanlardan kalan en direkt bilgi kaynakları ve Aphrodisias bu konuda çok zengin.”
Öte yandan Somersan'a göre, bu sayede kentin Yunan ve Roma kimliği arasındaki etkileşimi, imparatorluğun Roma'ya uzak noktalardaki işleyişi, dini çatışmalar ve uzlaşmalar, Antik Çağ'dan Ortaçağ'a geçiş hakkında çok değerli bilgiler elde edilebiliyor.
Aphrodite'ten öncesi
Aphrodisias adını aşk ve güzellik tanrıçası Aphrodite'ten alan bir kent ne kadar şaşalı olabilirse o kadar göz alıcı… Aphrodisias kentindeki ilk yerleşim MÖ 5000'lere uzanıyor ancak en parlak dönemini MS 1.-7. yüzyıllar arasında geçiriyor.
Somersan aslında burada rastlanan ilginç giyimli Aphrodite'in bu yerleşime has yerel bir Anadolu tanrıçası olduğunu anlatıyor. Ancak olasılıkla MÖ 2. yüzyılda Helenistik kralların öncülüğündeki kültürel yenilikler ve şehirleşme hareketiyle bu tanrıçanın isminin Yunan mitolojisinden bildiğimiz Aphrodite ile değiştirildiğini, aynı şekilde yerleşim yerinin de kent haline getirilerek Aphrodisias adını aldığını belirtiyor.
Görmeden gelmeyin: Sebasteion kompleksi
İç savaşlarda Roma'ya yardım etmesi üzerine kendisine tanınan vergi muafiyeti gibi haklar ve Roma senatosuyla kurduğu sıkı ilişkilerin kentin refaha kavuşmasını sağlıyor. Somersan, kentin en önemli ve görkemli yapılarından biri olarak bir tapınak kompleksi olan Sebasteion'u gösteriyor. Burası Roma'nın cumhuriyet dönemi sonrası imparatorluğun kurucuları Julio-Claudius hanedanının imparatorlarına, Aphrodite'ye ve halka (demos) ithaf edilmiş. MS 20-60 yılları arasında inşa edilen yapının masrafları şehrin önde gelen iki ailesi tarafından karşılanıyor.
Kazı Başkan Yardımcısı Somersan, tören yolunun iki yanındaki mermer kabartmalarla süslenmiş yapılara dikkat çekiyor. Yaklaşık 200 kabartma kullanıldığını ve bunların 80 tanesinin çok iyi şekilde korunduğunu ekliyor. Kabartmalarda Roma imparatorları ve Yunan mitolojisinden tanrı ve kahramanlar, İmparator Augustus'un "dünya imparatorluğundaki 'ulus'larını (ethne) temsil eden" kadın figürleri yer alıyor.
Orijinal kabartmaların kentte ortaya çıkarılan mermer heykeller ve küçük eserlerle birlikte, birkaç sene içerisinde tekrar ziyarete açılacak olan müzede bulunduğunu hatırlatıyor. "Ve nihayet MS 350 civarında Karia eyaletinin başkenti oluyor.” Ve Aphrodisias, eyalet başkentine yakışır anıtsal yapılarla donatılmış durumda.
Aphrodisias'ta bir gezinti
Somersan öncelikle MS 2. yüzyılda yapılan ve olağanüstü derecede iyi korunmuş stadyuma dikkat çekiyor. Stadyumlar imparatorlar adına düzenlenen MS 2-3. yüzyılda atletizm yarışmaları, MS 3.-5. yüzyıllarda gladyatör ve hayvan dövüşleri gibi etkinliklere ev sahipliği yapıyordu.
Kentin ilginç yapılarından biri de kentin tam ortasındaki, yazıtlarda ismi Palmiye Parkı olarak geçen devasa havuz alan. Bu, diğer antik kentlerde sık rastlanan bir yapı değil. Kazısı ve konservasyonu tamamlanan bu yapı, çevre düzenlemelerinin ardından ziyarete açılacak. 500'lü yıllarda katedrale dönüştürülen, 1190'larda ateşe verilerek yakılan yapı ile tiyatro, meclis binası, Hadrian Hamamı da kentin dikkat çekici eserlerinden.
Somersan'ın aktardığına göre, Aphrodisias'ın adı MS 7. yüzyıl ve sonrasına ait yazılı kaynaklarda Stauropolis ve Karia olarak geçiyor. En son olarak da Geyre ismi günümüze kadar kullanılmış.
Kazılar devam ediyor
Aphrodisias'ın 18. yüzyıldan beri Avrupalı gezginler tarafından bilindiğini anlatan kazı başkan yardımcısı, özellikle yazıtların kayıt altına alındığını ve yayımlandığını belirtiyor. 1904-05 yıllarında Fransız bir heyetin, 1937'de İtalyan heyetin burada kazı çalışmaları yürüttüğünü, aralıksız ve sistematik devam eden kazıların ise 1961'de New York Üniversitesi himayesi altında Prof. Kenan Erim tarafından başladığını aktarıyor. Şu anda kazıların odaklandığı araştırma konusu ise kentin konut yaşantısı, evlerin kronolojisi, ev içi özel yaşam, dinsel gelenekler.