
Bir yıl boyunca her gün aynı şeyi yapmak büyük bir disiplin ister. Günde birkaç saatini resim yapmaya, çiçeklerle ilgilenmeye ya da örgü örmeye ayırmak bile zorken, Hugo Farias adında bir Brezilyalı çok daha çılgın bir işe kalkıştı: Tam 366 gün boyunca, her gün 42,195 kilometre koşarak bir maraton tamamladı.
BBC Türkçe'de yer alan habere göre; Bugün 45 yaşında olan Farias, 22 yıl boyunca özel sektörde büyük teknoloji operasyonlarının yöneticisi olarak çalıştı. Ancak zamanla içine doğan bir huzursuzluk, onu kariyerini bırakıp bambaşka bir yol seçmeye yöneltti.
Bu duygularını, “Bir gün durdum ve düşündüm: ‘Sadece bunu yapmak için mi doğdum? Aynı rutini 35-40 yıl boyunca tekrar etmek için mi?’ Belki evet, belki bu da doğru bir yol. Ama içimde bir şeyler farklı olabileceğini söylüyordu. İnsanlara ilham vermek istiyordum. Ama nasıl?” diye anlatıyor Farias, her zaman Atlantik Okyanusu’nu kürekle geçen Brezilyalı denizci Amir Klink’e hayranlık duydu. Kendisi de sınırlarını zorlayacağı bir projeyle iz bırakmak istedi.
Daha önce Belçikalı bir atletin bir yılda 365 maraton koştuğunu öğrenince kendine ekstra bir gün ekleyerek rekor kırma hedefi koydu.
Üstelik bu kadar deneyimli bir atlet de değilken…
Koşmaya 2019’da başlamıştı ve hayatında yalnızca bir kez maraton koşmuştu. Ancak içinde büyüyen istek onu disiplinli bir hazırlık sürecine sürükledi.
Sekiz ay boyunca lojistik planlamalar yaptı, ailesinden ve uzmanlardan destek aldı.
Tıbbi gözetim altında ilerlemek istiyordu.
Kalbinin bu uzun süreli yoğun tempoya nasıl tepki vereceğini anlamak için Brezilya’nın en saygın kalp merkezlerinden InCor’la işbirliği yaptı.
Maraton rekoru ve bilimsel bulgular
Farias, 28 Ağustos 2023’te hedefini tamamladı.
Toplamda yaklaşık 15 bin 569 kilometre koştu, bu da bin 590 saate karşılık geliyor. Bu başarı, onu Guinness Rekorlar Kitabı’na “art arda en fazla maraton koşan kişi” olarak yazdırdı.
InCor’dan kardiyolog ve araştırmacı Maria Janieire Alves’in liderliğindeki ekip, Farias’nun kalbini bilimsel olarak izledi.
Her ay ergoespirometri (oksijen kullanımı ve kardiyorespiratuar kapasiteyi ölçen bir test), her üç ayda bir ise ekokardiyogram testleri yapıldı.
Sonuçlar, Arquivos Brasileiros de Cardiologia adlı bilimsel dergide yayımlandı.
Ana bulgu şuydu: Maratonların yoğunluğuna rağmen Farias’nun kalbinde herhangi bir hasar belirtisine, troponin seviyelerinde artışa ya da yapısal bozulmaya rastlanmadı.
Çalışmaya katılmayan ancak sonuçları değerlendiren spor kardiyoloğu Filippo Savioli, bu bulguların oldukça dikkat çekici olduğunu söylüyor. Farias’nun kalbi, haftalarca süren bu yük altında bile sağlıklı bir biçimde adapte olmuştu.
Savioli’ye göre Farias’nun koşu temposu kalp atışlarının dakikada ortalama 140 olmasıyla, yani maksimum kalp atışının yüzde 70-80’inde kalmasıyla “güvenli efor” bölgesindeydi.
Bu da oksijen kullanımını dengeleyerek, kalbi aşırı zorlamadan performans göstermesini sağladı.
Savioli şu uyarıda da bulunuyor:
“Eğer bu tempoyu yüksek şiddette sürdürseydi, kalpte iltihaplanma, skar oluşumu ya da aritmi gibi sorunlar ortaya çıkabilirdi.”
Bedensel ve zihinsel mücadele
Farias, bu süreçte vücudunun dayanıklılığına hayran kaldığını söylüyor.
“Elbette bu sadece bir kişinin raporu. Ama bu çalışma, insan bedeninin kapasitesi hakkında önemli veriler sunuyor. Böyle bir yükten hiç kalıcı hasar almadan çıkmak çok değerliydi.”
Yine de süreç zorluklarla doluydu. Farias, maratonların 120’nci gününde ayak tabanında şiddetli ağrıya neden olan plantar fasiit, 140’ıncı gün civarında ise kasık ve alt karın bölgesini etkileyen pubalji (kasık sakatlığı) yaşadı.
Kasık sakatlığı döneminde koşmayı bırakmak yerine günde 10 saat yürüdü, buz tedavisi uyguladı ve zamanla eski koşu temposuna döndü. Ayrıca üç kez ishal geçirdi. En zoru beş gün sürdü ve bu dönemde 4 kilo kaybetti. Diyetini ve su alımını yeniden düzenledi.
Tüm bu süreçlerde psikolojik destek de aldı:
“Güvendiğim bir kariyeri bırakıp belirsiz bir hedefe yöneldim. Bu kaygı ve korku yaratıyor. Profesyonel destek sayesinde odaklanmamı koruyabildim.”
Evli ve iki çocuk babası olan Farias, her sabah erkenden koşmaya başlamayı tercih etti. Böylece günün geri kalanını ailesiyle geçirmek ve toparlanma ya da kas güçlendirme çalışmalarına ayırmak mümkün oldu.
Farias, maratonlarının büyük bölümünü São Paulo eyaletindeki Americana şehrinde aynı rotada koştu. Bunun üç nedeni vardı: Rota tanıdık olduğu için zihinsel kolaylık, sabit su ve tuvalet noktaları ve en önemlisi, halkın onu bulup katılabilmesi.
“Bir yıl boyunca 5 binden fazla kişi benimle birlikte koştu” diyor gururla.
Yeni hedef: Amerika Kıtası’nı baştan sona koşmak
Farias, bu deneyimi bir kitapta topladı: “Projeto Propósito: Nunca é tarde para escrever uma nova história” (Amaç Projesi: Yeni bir hikâye yazmak için asla geç değildir).
Şimdi ise gözünü çok daha büyük bir hedefe dikti: Alaska’dan Arjantin’in en güney ucuna, Ushuaia’ya kadar Amerika kıtasını baştan sona koşmak.
Bu yolculuk yaklaşık 300 gün sürecek ve günlük ortalama 85 kilometre koşması gerekecek.
Ayrıca bu yolculuğu bir belgesel haline getirerek, gelecek nesillere ilham vermek istiyor. Bunun için hâlâ sponsor ve bir çekim ekibi arayışında.
“Kimsenin her gün maraton koşmasına gerek yok,” diyor.
“Ama herkesin kendi potansiyeline inanması şart.”